Asıl adı Mustafa’dır. Sehi Bey’e göre ise Muhiddin’dir. Bursalı zengin bir tüccarın oğlu olan şair, öğrenimini tamamlayıp Seyid Alizade’nin asistanı oldu. Daha sonra kadılık ve müderrislik yapan şair, 954/1547 yılında Mardin Kadısı iken yaşamını yitirmiştir. Çoban Türbesi yakınlarında gömülüdür.
Türkçe, Arapça ve Farsça şiirler yazmış olan şair, özellikle Arapça tanınmış kasidelere nazire ve gazelleriyle dikkat çekti. Divan edebiyatının her türünde başarılı ürünler veren şairin şiirlerinden seçtiğimiz birkaç ikiliği şöyledir;
“Aramızda olan hicran Efendi sanma, bendedir
Kaza-i asuman idür ne bendedir, ne sendedir
Yakan göz dikenler var, onun içindir benim nalüm
Figanı bülbülün gülden değildir, hep tikendendir”
(SEHİ BEY, s. 213; LATİFİ, s. 370; AŞIK ÇELEBİ, s. 296; HASAN ÇELEBİ I, s. 415; ZÜBDETÜ’L-VEKAİ, s. 238; BEYANİ, s. 37; KÜNHÜ’L-AHBAR, s. 221; RİYAZİ, ?FAİZİ?; GÜLDESTE, s. 470; KÜTÜK III, s. 388, IV, s. 80; SİCİLİ OSMANİ II, s. 416; KAMUSU’L-ALAM, s. 2299)