USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Osmanlı döneminde Bursa'da kadın

Bursa'daki toplumsal yaşam, o devrin Osmanlı toplumsal yaşamından farklı değildi. Osmanlı dönemi kadınları evde kapanmış, toplumsal ilişkileri son derece sınırlandırılmış bir yaşam biçimi sürdürmekteydi.

25-02-2016

Bursa’da kadınlara yönelik en önemli girişim, XX yüzyılın başında, Bursa’nın zengin kişilerinden biri olan İnegöllüzâde Hacı Safvet Bey bin Mehmet'in yaptığı bir vakıfıdır. Buraya sığınan kadınların sosyal hayatını canlandırmak için önerilerde bulunmuş, onların üretici olmaları istenmiştir. Dulhane vakfiyesi öylesine ilginç ki, bugünkü yöneticilerin bile cesaret edemeyeceği koşullar içerir. Dullarevi’nin düzenini sağlamak üzere sığınma evinde kalan kadınların bir iş ve sanatla uğraşmalarını sağlar. Ancak vakfiyeyi incelediğimizde, dul kadınlara olan o önyargıdan kurtulamadığı görülür. Vakfiyenin her satırında dul kadınlara bir güvensizlik, bir korkunun hissedildiği görülür. Vakıf sahibi, kadınların yaşadığı bu kurumun kötü bir ünle anılmaması için Sığınma Evi’ne, erkeklerin ve ahlaksız kadınların girmesi ve burada oturanlarla birlikte bulunmaları yasaklamıştır.

Sultan Abdülhamit’in gazabına uğrayıp Bursa’da sürgün hayatı yaşayan üç saray kadını, Bursa’da kadın hareketini başlatan kişiler olarak sayabiliriz. Özellikle Hayriye Melek190 olmak üzere Faika ve Naciye adlı üç kız kardeşin Bursa’ya sürülmesinden sonra Saray’a adeta başkaldırması, Bursa’nın olduğu kadar Osmanlı tarihinin en önemli kadın hareketi sayılabilir. Hatta bu kadınların Sadrazam’a yazdığı mektupları, değil bir kadının, erkeklerin bile cesaret edemeyeceği bir tarzda kaleme alınmış. Saray’a bir tür tehditkâr meydan okuyuşlarını içeren özel mektuplarını bulup yayınlayan Sayın Altındal’a göre bu, Türkiye’nin ilk kadın hareketi sayılabilir. II. Abdülhamit döneminde Fransız Elçiliği'ne sığınan bu üç kadın, daha sonra Bursa'ya sürgüne gönderilmiş ve içlerinden Hayriye Hanım, karşılaştıkları onca muameleye dayanamayıp intihara teşebbüs etmişti. Kendileri-ni "Türk Jandarkları" olarak adlandıran bu kadınların en asi ve tehditkâr mektubu adeta bir isyan girişimidir.191 İntihara varan olayların nasıl geliştiğini ve neden sür-güne gönderildiklerini, Sadrazama yazdıkları mektuplarda, çok cesur ifadeler kullandığı görülmektedir.

Hayriye Melek Hunç, hem Bursa’da hem İstanbul’da birçok aktif çalışmalar yapan bir kadındı. Hatta Hayriye Melek Hunç tarafından kurulan Çerkez İttihat ve Teâvün Cemiyeti, Diyane adlı bir dergi çıkarmıştı. Kadın dergilerde de kadın haklarına ilişkin birçok yazı kaleme alan Hayriye Melek Hanım, Türkiye’nin ilk kadın hakları savu-nucularından biri olmuştur.

Raif Kaplanoğlu