USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Kozacılık Çin'den geldi

Çok eski zamanlarda, Çin'de Lişing adında güzel bir kız yaşıyormuş. Fakat nişanlısı vefasızlık etmiş. Kız bu vefasızlığa çok üzülmüş ve bir gün Begobe Tapınağı yanında bir ağacın gölgesine sığınarak gözyaşı döküp vefasız nişanlısını beklemeğe başlamış. Saatler geçmiş nişanlısı gelmemiş. Kız artık hıçkıra hıçkıra kahrolurken bir kelebek nazlı nazlı uçarak kızın yanına sokulmuş ve kulağına şu sözleri fısıldamış:

23-02-2016

"-Senin gölgesine sığındığın ağaç çok yararlı ve kutsal bir ağaçtır. Başını yukarı kaldır ve bu ağacın dallarına bak!.. Ben o dallara yuva kurdum. Bu yuvanın adı kozadır. Bu dut ağacıdır. Hemen gel bu kozaları devşir, onlardan ipek çıkart ve kendine şimdiye kadar hiç bir kadının giymediği bir kumaştan, ipekten giysiler dik. Bu dut ağacının ve onun üzerindeki kozalarımın sayesinde yapacağın giysi ile o kadar güzel olacaksın ki, nişanlın sana bir daha vefasızlık yapmayacak."

Çinli kız, kelebeğin sözlerini yerine getirmiş. Kozaları dut ağacından toplamış, bunlardan ipek çıkarmış, bu ipeklerden de kendisine güzel bir giysi yapmış. Giysiler öylesine güzelmiş ki, bu kızı yüz kere daha güzelleştirmiş. Kızın nişanlısı da bu dünyalar kadar güzel kıza bir daha vefasızlık edememiş. Evlenmişler ve ömürlerinin sonuna kadar dut ağacına ve ipek kozasına dua ederek mutlu bir yaşam sürmüşler...

Anadolu'da dut ağacı ve ipekböceğinin ortaya çıkışına değin bu söylenceler anlatılmaktadır. Gerçekten de İpekböceği'nin keşfi, İ.Ö. 2.600 yıllarında Çin İmparatoru Hoangiti zamanında, saray bahçesinde yaprak yerken görülen tırtılların incelenmesi ile gerçekleştiği, kaynaklarda yazılıdır.    

Kozacılık ise, Çinlilerin gizli bir sanatı olarak yüzyıllarca kalmıştır. Çin için çok önemli bir zenginlik kaynağı olan ipekçilik sanatının dışarı çıkmasını önlemek için ölüm cezaları getirilmiştir. Çinlilerin bu ulusal sanatını dünyaya, Türklerin yaydığı söylenir. İ.S. 149 yılında Türkistan'ın Hotan Eyaleti Hakanı bir Çin prensesi ile evlenmiştir. Prenses gerek ihtişamını sürdürmek ve gerekse eşine bir düğün armağanı vermek üzere saçlarının arasında İpekböceği tohumlarını Çin'in dışına çıkarıp Hotan'a getirdiği söylenir.

552 yılında Bizans İmparatoru Justinien zamanında ise, Türkistan'a gönderilen iki rahip, kozacılığı öğrendikten sonra, bastonları içinde sakladıkları kozalar ile, İpekböceğini Anadolu'ya taşımışlardır. Bir başka söylenceye göre ise, Türk Hakanı Tuman'ın Bursa'ya gönderdiği 400 koza ustası sayesinde İpekböceği Anadolu'ya yayılmıştır.

Tarihte Anadolu'nun ve Avrupa'nın en önemli İpek üretim merkezi Bursa idi. İpek deyince insanın aklına hemen Bursa geliyordu. 1330'lu yıllarda Bursa'ya gelen İbni Batuta, Bursa'da ipekli dokumaların varlığından  söz etmektedir. 1501 yılında Bursa'ya gelen Floransalı Maringhi ise, Bursa kumaşlarının Çin de bile bulunmadığını yazmaktadır. Arşiv belgelerine göre ise Bursa kumaşları, sadece Osmanlı krallarını değil, birçok Avrupa kralını bile giydirmiştir.

İpek öylesine bereketli ve zengin bir ürün idi ki, bu işle uğraşanları çok zengin ediyordu. Öyle ki, Osmanlı Devletinin ihtişamlı sultanlarından Yavuz Sultan Selim bile, bu zengin Bursalı ipek tüccarlarından borç istemekteydi.

Raif Kaplanoğlu