USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Gezginlerin gözüyle Kapalıçarşı

Evliya Çelebi, Bursa Sultani Çarşısı olarak andığı çarşıda dokuz bin dükkan olduğunu yazması kuşkusuz bir abartıdır. Çelebi, kale gibi dört demir kapılı bedestenin üç yüz odalı olduğunu yaz-ması da bir abartıdır. Çok zengin olan çarşının her bir dükkanda Mısır hazinesine sahip tüccarları varmış:

23-02-2016

“O kadar değerli mücevherler, kap-kacak vardır ki, dillerle anlatılmaz. Bedesten'in dört bir yanında kuyumcular çarşısı, bir ulu yolun dört tarafında yapılmış, baştan başa kargır bir yapıdır. Gazzazlar, Kavukçular, Tekyeciler, İplikçiler, Bezzazlar, Hallaçlar çarşıları çok süslü olup, mensupları iyi huylu kişilerdir.”

“Halat Çarşısı ile, özellikle gelin gibi mükellef Gelincik Çarşısı, bir caddenin iki tarafında kurulmuş olup öd, amber, misk, gülsuyu satılan bir çarşıdır. İçinden geçen insan sefasından dışarıya çıkmak istemez. ”

“İşte bu on adet esnaf dükkanları Bedesten'in çevresini kaplar. Kubbeleri kurşun örtülü ve kemerlidir. Bazı yerlerinde demir pencereleri vardır. Her köşe başında mutlaka bir çeşme bulunur. Bunun dışında daha yüz yerde desenli şekilde kurulmuş muhabbet pazarları vardır. Gezginlerin ifadelerine göre bunlara benzer şirin yapı başka yerde görülmemiştir. Bursa'nın bu çarşıları İstanbul'da bile yoktur. Fakat Haleb'in çarşılarıyla, Edirne'nin Alipaşa Çarşısı bunlara denk olabilir. Saraçhanesi süslüdür. Uzunçarşı'sı çok bakımlı ve süslü olup, orada her sınıftan esnaf bulmak olasıdır.”

1840 yılında Bursa’ya gelen Baptistin Poujoulat’a göre Kapalıçarşı’nın mal dolu olduğu yazıyor. Gezginin bu tarihte gördüğü Kapalıçarşı şöyledir:

“Her tür parfüm, güzel kumaş ve Doğu'nun en iyi silahları vardır. Çarşılarda dört ulustan olan halkın giysileri ile ilginç bir görünüm oluşturuyor. Bursa'da bu dört ulusun farklı giyimlerini pazarda rahatlıkla görebilirsiniz. İstanbul'da kararlaştırılan reformlar. Henüz Bursa Müslümanlarının kıyafetlerinde hiç bir şeyi değiştirmemiştir.”

1848 yılında Bursa’ya gelen Ida Preiffer Bursa Kapalıçarşısı’nın zengin çok canlı olduğunu yazıyor. Çarşının en önemli ürünü ise ipekli imiş. 1855 depreminden sonra gelen Perrot ise, artık Kapalıçarşı’da görülen ipek veya ipekle pamuk karışımı kumaşların çoğunun, Avrupa malı olduğunu yazıyor.

1888 yılında Bursa’ya gelen Celal Sezai’e göre de Kapalıçarşı’daki dükkanlarının pek çoğu kapalıdır. Çarşının üstü, önceleri kargir iken, depremde yıkılmış olduğundan Vefik Paşa zamanında ahşap olarak yeniden yapılmıştır.

1898 yılında Bursa’ya gelen Paul Lindau da; Bir yabancı için görülmesi kaçınılmaz bir zorunluluk olan, dünyanın en ince ve zarif ipek kumaşlarının satıldığı Kapalıçarşı’nın 1855 depreminden sonraki durumunu şu ifadelerle anlatıyor:

“Çarşı, Doğu'nun diğer merkezlerinde olduğu gibi, üstü kapalı dar ve kıvrımlı sokaklardan oluşan sevimsiz ve pis bir yer. Esnafın sattığı ürünler eskiden olduğu gibi kendi ürünleri değil; fabrikalardan para ödeyerek aldıkları mallar da değil; sadece, fabrikaların hatalı mallarını belli bir vade karşılığı vermesiyle elde ettikleri malları satıyorlar.

Esnafın da fabrikatörün de durumu çok kötü; ama her halde esnafın durumu çok daha kötü. Belki de bu yüzden yakaladıkları bir müşteriye arsız bir dolandırıcı zihniyetiyle mal satma isteklerini anlayışla karşılamak gerekir. İstedikleri fiyatlar malın gerçek fiyatlarından akıl almaz derecede yüksek; genellikle dört-beş katı fazlasını istiyorlar! Her türlü anlayışı göstererek satıcıyı haklı görsek bile, yine de alıcı için kendisinin kandırıldığını ve dolandırıldığını hissetmesi çok iğrenç bir duygu. Çarşının esnafı genellikle Ermeni. Bizim bildiğimiz, tanıdığımız malının üzerine belli bir kar payı koyarak satan dürüst esnaf kavramı buralarda bilinen bir şey değil. Doğu bezirganlığında, onur denen şeyin en küçüğüne dahi rastlanmıyor. Rahatsızlık veren dilenciler gibi, kokusunu aldıkları müşterinin peşine takılıyorlar ve göz boyamak için önünüze yuvarlanıveriyorlar. Siz tüm enerjinizle bir düzine hayır deseniz de, o kaçmak, kurtulmak isteyen müşterisini durdurmak ve olası bir alış-verişin içine çekebilmek umuduyla on üçüncü kez tekrar deniyor...”

1897 yılında Bursa’ya gelen Max Müller’e de Kapalıçarşı’da benzer bir manzara ile karşılaşmış:

“Rehberimiz olan Sadık Bey, gerçekten pazarlık konusunda bir usta olduğunu kanıtladı. Tüccarlardan büyük yeminlerle malın gerçek maliyetini öğrendikten sonra, kendisine göre %5-10 arasında bir kâr koyarak fiat veriyordu. Onun yardımlarıyla nefis bir halı, iki tane üzeri işlenmiş gümüş miğfer aldık. Yaklaşık olarak 200 yıllık ve bir insan başı büyüklüğünde olan bu miğferler adeta sahibinin refah ve zenginlik düzeyini gösteren cinsten. Ayrıca iki tane mine işlemeli pırlanta iğne, bir tane altın üstüne İran minesi işlenmiş nefis kahve fincanı, bir miktar daha Bursa ipeklisi ve ufak tefek diğer bazı eşyalar aldık.”

1905 yılında Bursa’ya gelen Hasan Taib’e göre ise İstanbul'daki Büyük Çarşı gibi üstü örtülü olan Kapalıçarşı, II. Abdülhamit tarafından tamir ettirilmiştir. 1927 yılında Bursa’ya gelen R. Hartmann Kapalıçarşı’nın hala eski canlılığını koruduğunu yazıyor.

Raif Kaplanoğlu