USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Gezginlerin gözüyle Bursa’da yemek kültürü

Amerikalı misyoner Bayan Schneider, 1846 yılında yayınlanan kitabında Amerika ile Bursa’nın yemek kültürü karşılaştırır:

23-02-2016

“Amerika’da gösterişli bir davet verildiğinde; mobilya olarak masa temiz ve zevkli, kısaca harika değilse de oldukça iyidir. Bursa’da büyük bir akşam yemeği verildiğinde; masa bir diğerini izleyen lüks yemeklerle doludur. Fakat möblesi olabildiğince sıradandır. Önce yere bir tabure (sini altı) ve onun üzerine büyük bakırdan, ya da ahşap sini koyarlar. Bazen üzerine sıradan bir örtü atılır, bazen hiç."
"Bir yerli evinde en fazla görebildiğim, gerçekten sağlıklı beyaz tabaklar (porselen?) oldu. Fakat genellikle bakır tabaklar kullanılıyor. Gümüş kaşıklar yerine tahta, ya da demir olanları görebilirsiniz. Tuz, tuzluktan parmaklarla alınır. Eğer bir hindi masaya getirilirse,  bacak, kanatlar vs. biri diğeri ardından eller ile ustalıkla parçalara ayrılır. Eğer bir tabak masaya getirilirse, her biri masanın etrafında yere oturmuş olarak kaşığı alır ve ortadaki tabaktan alarak kaşığı ağzına götürür. Sonra tekrar kaşığını tabağa sokar ve bu böyle devam eder. Bu durum, katılmak için bir Amerikalının pek de uygun görebileceği bir şey değil. Amerika’da, masa üzerinde yemek için davetkar duran yemeklere dikkatle bakmak, bayağılık sayılır. Bursa’da ise adet veya gelenek diyerek tadımlık olarak istenir."
Yine aynı yıllarda Bursa’ya gelen Moltke, özellikle yemek biçimini şaşırtıcı bulur: “Öğle yemeğimizi tam Türk tarzında, kebabçıda yedik; ellerimizi yıkadıktan sonra, masa başına değil, masanın üstüne oturduk. Bu sırada bacaklarımı nereye koyacağımı bilemiyordum. Derken tahta bir tepsi üstünde kebab, yani şişte pişirilmiş ve ekmek hamuruna sarılmış küçük koyun eti parçaları geldi. Çok lezzetli bir yemek bu. Bunun üstüne de bir tabak mükemmel tuzlu zeytin, bir helva, yani Türklerin çok sevdiği tatlı ve çanak şerbet geldi”.

Raif Kaplanoğlu