USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Bursa'da sağlık

Kuruluş çalışmaları 1863 yılına kadar inen Vefikpaşa Hastanesi, Ahmet Vefik Paşa'nın Bursa Valiliği sırasında daha geliştirilmiş ve 60 yataklı kapasiteye çıkarılmıştı.

25-02-2016

Geçen zaman içinde, çeşitli tarihlerde Bursalıların katkılarıyla yapılan çeşitli eklerle kapasitesi genişletilmiş, 1904 yılında yeni binalar yapılmıştı. Ruh hastaları bölümü ise, Fabrikatör Osman Bey tarafından yaptırılmıştı. Hastane için çok sayıda akar da tahsis edilmişti. Örneğin Sırmakeş ve Fidan Hanlar ile Balıkhane gelirleri, pazar yeri temizlik gelirleri, Nilüfer Çayı’nın suyu ve Uludağ'dan gelen odun, kerestenin ve bizzat Ahmet Vefik Paşa'nın kurmuş oldu-ğu Bursa Tiyatrosu'nun gelirleri akar olarak bağlanılmıştı.153 Zaman zaman hasta-ne yararına piyango da düzenlendiği görülmektedir (Hüdavendigâr, Sayı 2187, 11 Kanunusâni 1321/1905). Ülkemizin en eski su işletmelerinden biri olan Çitli Maden Suları da, hastaneye gelir getirmesi için tahsis edilmişti. İngiliz Konsolosu Mr. Sandison da, Bursa hastanesinin tüm inançlardan, milletlerden halka açık bir hastane olduğunu yazıyor. Bu açıdan ülkemizin ilk memleket hastanelerinden biridir.

1879 yılında hastanede 45 erkek, 15’i kadın olmak üzere toplam 60 hastaya bakılmıştı. 1905 yılında hastanede tedavi altına alınan 1.567 hastadan 978’i şifa bulmuş, 98’i de ölmüş. 1906 yılında ise 1.883 hastaya bakılmış olup bunun 140’ı ölmüş (Hüdavendigâr, Sayı 2215, 2 Ağustos 1906). 1888 yılında hastanede; müdür, imam, kâtip, tabip, cerrah ve eczacı kadrosu vardı. 1900 yılında hekim sayısı artmıştı. İlk yapıldığı yıllarda iç hastalıkları, doğum ve cildiye bölümleri vardı. 1914 yılında ise zührevi ve akıl hastalıkları kısmı yaptırılmıştı.

1886 yılındaki verilere göre Bursa’nın genç bir nüfusa sahip olduğu görülür (1303 Salnamesi, s.270). 1906 yılında, Bursa merkezde 34 doktorun görev yapmaktaydı. Bu doktorların tüm listesi salnamelerde verilmiştir. Bu doktorlardan 12’sinin Hamidiye/ Vefikpaşa Hastanesi’nde görevli olduğu görülür. Özel doktorların neredeyse tümü-nün Rum ve Ermeni olması dikkat çekicidir. Hastanede görevli doktorların çoğu ise Müslüman’dı. Bu tarihte Bursa’da 11 eczacı olup bunların da çoğu Gayrimüslimdir. Ayrıca sekiz de ecza tüccarının adı geçmektedir. Sanırım bu kişiler, şifalı otlar satan kişilerdi. Bu tarihte görev yapan iki dişçi de Gayrimüslimdir. Ebe sayısı ise yedi olup sadece ikisi Türk’tür (1324 Salname-si, s.275).

Otopsi üzerinde araştırma yapmanın günah sayıldığı günlerde Bursa’da tıp alanındaki gelişmelerin çok iyi durumda olduğu söylenemez. Devletin ve valiliğin bütçeden sağlığa ayırdığı para ise komik denebilecek rakamlardır. Örneğin 1901 yılı il bütçesin-

de 7 milyon kuruş zaptiye giderlerine karşılık sağlık giderleri sadece 3.480 kuruş ayrılmıştı (Ziraat Tarihi 1938: ek) Meşrutiyet döneminde de, Bursalıların çoğu sağlık sorunları için batıl inançlara başvurmaktaydı. Yine de Bursa’da birçok sağlık önlemi alındığı görülmektedir.154

Bursa’daki kaplıcalar da, sağlık turizmi açısından önemli bir merkezdi. Ülkenin ve dünyanın birçok yerinden insanlar, kaplıca tedavileri için Bursa’ya gelmekteydi (Mağmumi 2001: 42). Bunlardan en önemlisi olan Dr. Bernard, 1842 yılında kaleme aldığı Kaplıca Risalesi adıyla bir de kitap yazarak, Bursa kaplıcalarından yararlanacak olan kişilere rehber olmuştu.

Ayrıca Bursa’da, 1868 yılında açılmış olan Islahane ile 1891 yılında açılan Darülaceze vardı (1310 Salnamesi, s.30). 1886 yılında Islahane, hastane yönetimine ait olduğu görülür (1303 Salnamesi, s.121). Islahhane’nin 1890’lı yıllardan sonra büyüyüp kurumlaştığı görülür. Nitekim 1893 yılı verilerine göre bu tarihte Islahane’de öğ-retmenlerin dışında halıcı, terzi ve kunduracılar gibi 10 kişilik bir kadrosu vardı. Öğrenci sayısı da 30’du.155 1886 yılında ise öğrenci sayısı ancak 16 idi. Zamanla öğrenci sayısı çok yükselmesine karşılık 1891 yılında Islahane’de eğitim gören çocukların sayısı 40’la sınırlandırılmıştır (KA, Beld, E/2-1 no 196).

Salgın hastalıklar: 1891 yılında önce Bursa’nın Yıldırım Mahallesinde ortaya çıkan çiçek hastalığı, daha sonra Kuruçeşme Mahallesinde görülmüştü (KA, Beld, E/30, no. 133, 143). 1894 yılında da çiçek hastalığının köylere kadar yayıldığı görülür (KA, Beld, E/5, 805) Bu hastalığın göç-menlerle birlikte geldiği sanılmaktadır. Nitekim çiçek hastalığı, 1915 yılında Gümülcine göçmenlerinde yaygın bir biçimde olduğu belgelerden anlaşılmaktadır. Balıkesir çevresinde bir ay iskân için gön-derilmiş olan 12 hane, 52 nüfus göçmende çiçek hastalığı ortaya çıktığı farkedilince hemen önlem alınmıştır (KA, Beld, E/9, 1500). Daha sonra Bursa’ya gönderilen bu göçmenlerin salgın hastalığı kontrol altına alınmış ve tüm masrafları belediyece karşılanmıştır. Belediye, bu göçmenler için 1.929 kuruş harcamıştır (KA, Beld, E/10, 1622, 1697, 1672, 1756).

1891 yılında da Kazıklı köyünde salgın hastalık görülür (KA, Beld, E/30 128). 1894 yılında da bu kez kolera hastalığı ortaya çıkmıştır. Sıhıyye (Sağlık) Komisyonu, hastaları derhal muayene edip böl-geyi de karantina altına almaya çalıştığı görülür. Hastalık bölgesinden kimsenin dışarıya çıkmasına izin verilmemiştir (KA, Beld, E/23, 71). Bursa’da tetanos ve bazı salgın hastalıklarının yayıldığına dair de raporlar vardır (KA, Beld, F/80 509; KA, Beld, E/2-1, 776) Belediye, 1925 yılında tekrar ortaya çıkan salgın hastalıklara karşı önlemlerini arttırmıştır (KA, Beld, E/73, 1760).

Raif Kaplanoğlu