USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Bursa'da mahallelerin kuruluşu

1326 yılında Bursa Türklerce alındığı zaman, kent yerleşimi sadece Hisar içinden ibaretti. Varoş olarak da; Çakırhamam'dan, Zafer Meydanı'na kadar bir mahalle ile, Hisar'ın batısında, sur dibindeki Gece Mahallesinden oluşuyordu.

11-02-2016

Bu tarihte Bursa kentinde ancak iki bin ev, yedi mahalle vardı. Kent içinde ayrıca, yedi kilise veya manastır, bir hamam, bir çarşı ile 20 dükkân vardı. (Baykal, 1950: s.25)

Bursa'daki semtler; Sultan Orhan, I. Murat, Yıldırım Bayezıt, Çelebi Mehmet ve II. Murat tarafından kurulan külliyeler etrafında oluşan mahalleler tarafından belirlenmiştir. Birbirinden ayrı ve uzak alanlarda bulunan külliyeler etrafında kurulan bu mahallelerin arası, Cumhuriyet dönemine kadar tam anlamıyla doldurulamamıştır. Bursa, 1970'li yıllara kadar nüfusun çok üzerinde geniş bir alanda kurulmuştur. Bu nedenle Bursa evleri geniş bahçeler içinde yapılma olanağı bulmuş, kentin yeşil görünmesini sağlamıştır.

Bursa Osmanlılarca fethedildiği zaman, Hisar içinde sadece 7 mahalle varken, Fatih Sultan Mehmet dönemine kadar bir taraftan Hamzabey, diğer taraftan Yıldırım'a doğru geniş bir alanda 150'yi aşkın mahalle ortaya çıkmıştır. Daha sonra İstanbul'un fethi ile Bursa’nın nüfusu azalmıştır. 1530 yılındaysa Bursa'da 147 mahalle ile  3 cemaat bulunuyordu. Bu tarihte Bursa’nın doğusu Emirsultan'a kadar uzanmaktaydı. Batıda ise Hamzabey ile sınırlıdır. Her iki yönde bulunan Kaplıca ve Yıldırım Mahalleleri  ise kentten ayrı birer köy gibidir. Zaten Kaplıca köy iken mahalle olmuştur.

Kentin güney sınırı Pınarbaşı ile Maksem'e kadar idi. Kuzeyde ise sınır Ahmetpaşa-Reyhan ve Abdalmehmed'e kadar idi. Bu tarihten sonra ‘Celali’lerden kaçanların Bursa'ya yerleşmeleri ile nüfus ikiye katlanınca mahalleler büyüdü. Özellikle bazı vergilerden muaf tutulan Emirsultan gibi mahalleler çok büyüdü.(28) 1573 yılında sadece mahalle haneleri yükselmemiş, 22 de yeni mahalle kurulmuştur. Bursa’nın kuzeyinde; Namazgâh, Mollaarap, Hıdırlık, Seyidnasır, Karacamuhittin, Boyacımürsel, Üçkoz  mahalleleri, kuzeyde ise Kiremitçioğlu, Simitçi, Hacımenteş ve Timurtaş mahalleleri yeni kurulmuştur.

Diğer yandan Anadolu ve Türkistan'dan gelip Bursa'ya yerleşen göçmenler de kent içinde ayrı mahallelerde yerleşmişlerdir. Fetih sırasında Bursa'ya gelen Abdal Mehmet, Abdal Musa ve Abdal Murat gibi dervişlerin yerleştiği yerlerde, birer mahalle kurulmuştur.(29) Orta Asya'dan gelenler Tatarlar'a, Konya Ereğli'sinden gelenler Şekerhoca Mahallesi civarına, Sivas'tan gelenler Sivasiler Mahallesine, İran  ve Azerbeycan'dan gelenler Reyhan  altındaki Acemler Mahallesine, Bozkuş aşiretinin bir bölümü de Nalbantoğlu Mahallesine yerleşmişlerdir. Türkistan'dan gelenler, şimdi bulunmayan Pınarbaşı'ndaki Özbekler Tekkesi civarına, Hindistan'dan gelenler, Pınarbaşı'ndaki Hintliler Tekkesi civarına yerleşmişlerdir. XVI. yüzyılın başında bulunan bir belgeye göre Bursa'da Hintliler gömütlüğü bulunmaktaymış. Bu gömütlükte Çin, Hint, Afgan ve İran gibi ülkelerden gelen tüccar ve bilimadamlarının gömütleri varmış. Nitekim Kadı sicillerindeki kayıtlarda Bursa'da oldukça fazla sayıda İran ve Orta Asya kökenli tüccarın yaşamını yitirdiğini belirledik.

1877-78 Rus Savaşı sonrasında da, Bursa'ya çok sayıda göçmen akını olmuştur. Bu tarihte sadece Rusçuk'tan 30 bin göçmen Bursa'ya gelmiştir. Vali Ahmet Vefik Paşa tarafından planlı olarak yerleştirilen bu göçmenler; yine Hoca Hasan, Rusçuk, İntizam mahallerini kurmuşlardır. Kazan'dan gelenler, Molla Arap, Kırım'dan gelenler Alacahırka, Kafkasya'dan gelenler Yıldırım semtine yerleştirilmiştir.

XIX. yüzyılın başında Bursa'daki mahalle sayısı 170 kadardır. 1870 yılında ise 173 mahalle vardır. Bu tarihten sonra mahalle sayıları artmış ve karışmaya başlamıştır. Kurulan göçmen mahalleleri sayesinde 1884 Yıllığı'nda mahalle sayısı 191 olarak gösterilmişken,  1888 Yıllığı'nda 170 mahalle, 1894 Yıllığı'nda 208, 1900 Yıllığı'nda 173, 1908 Yıllığı'nda ise 175 mahalle bulunduğu belirtilmiştir. Devletin yayınladığı bu resmi Yıllık'lardan alınan bilgilerdeki karışıklık, göçmen mahallerinin tam olarak oluşturulamamasından ve bazı alan ve köylerin mahalle olarak yazılmasından kaynaklanmıştır. Nitekim 1900 Yıllığı'nda mahallelere, 9 meydan ve mesire ile, Çekirge'nin eklendiği yazılmaktadır. Ancak Bursa'da düzenli olan mahalle sayısı 170 civarındadır.(30) Bunlara birkaç alan ile, Çekirge'deki bazı mahalleler eklenirse bu sayı 175'e çıkabilir. Zaten, o devirde çok düzenli örgütlü olan bu mahallelerin, böylesine çok çabuk kurulup, yeniden ortadan kalkması olası değildir. Bursa'daki mahallelerin zaman zaman çeşitli etkenler ile boşalarak, sadece 5-10 hane kalsalar dahi, kaldırılmadığı belgelerden anlaşılıyor. Nitekim Kurtuluş Savaşı sonrasında Rum ve Ermenilerin boşalttığı mahallelerde sadece 5-10 hane kalınca, Muhtar ve İhtiyar Heyeti kurmanın anlamsızlığı ortaya çıkmıştır. Bu ortamda dahi mahalleler kaldırılmamıştır.  Özel arşivimizde bulunan  19 Şubat 1922 tarihli Hudâvendigâr Gazetesi'nin bir haberinde, küçülen mahallelerin birkaçının birlikte tek Muhtar ve İhtiyar Heyeti ile yönetilmesinin kararlaştırıldığı yazılıdır. Buna göre Bursa'da 54 Muhtarlık ve İhtiyar Heyeti oluşturulmuş, ancak 173 mahalle sayısı korunmuştur. 1573 yılında 170 olan mahalle sayısı, 1927  ve 1950 yılında da aynen kalmıştır. 170 mahalle, 1951 yılından sonra değiştirilmiştir.  Bu tarihte 75'e inen Bursa mahalleleri, zamanla çoğalmıştır.

Mahallelerin yapısı ve yönetimi: Bursa kentinde temel yönetim birimi mahallelerdir. Mahalleler, merkezin denetiminde, ama onlardan ayrı birer özerk yönetim gibiydiler. Zaten Osmanlı yasaları, mahalle bireylerini birbirine zincirleme sorumluluk biçiminde bağlamıştır. Mahalleli, birbirine zincirleme kefildir. (Akdağ, 1979: I. 93) Özellikle avarız vergilerin, mahalleliden ortak olarak ödenmesinin istenmesi, bu birliğin temelini oluşturmuştur. Mahalleliler, vakıf akçası denilen  mahalle kasasına, gücü ve sorumluluğu ölçüsünde para koyardı. Mahallenin sandığında biriken bu para, mahallenin dayanışma ve ortak sorumluluğunun gelişmesinde çok önemli bir işlev üstlenir. Bazen bu paradan, ihtiyacı olan mahalleliye ödünç verilir. Bazen de başka kişilere faizle verilip, mahalle sandığına gelir sağlanırdı. (B.K.S. A.113, s.59; Engin, 1936; 27)

Bazı mahalleliler ise, paralarını bu mahalle sandığına vakfederdi. Vakfedilen paranın, mahallenin çeşmesine, okuluna harcanması gibi özel istekler de yapılırdı. Bu sandıktaki paradan avarız vergisi ödendiği gibi, mahallenin mescidi, çeşmesi gibi hizmetlerin yapımı ile mahalle imamı, öğretmeni ve bekçilerinin ücretleri de ödenirdi. (B.K.S.  97/302, s.9-19)

Mahallenin ortak hareket etmesini sağlayan diğer bir zorunluluk ise, mahalledeki herhangi bir asayiş olayında tüm mahallelinin ortak sorumlu tutulmasıdır. Bu nedenle mahalleli sık sık bir araya gelip mahallenin sorunlarını görüşür ve çözmeye çalışırdı. Mahalle merkezinde mescit, tekke veya kilise bulunmaktaydı. Örneğin, 1530 yılında Bursa'da 147 mahalle vardır. Bu tarihte Bursa'da 130 mescit, 18 cami olmak üzere toplam 148 cami ve mescit vardır. Görüldüğü gibi her mahalleye bir cami veya mescit düşmektedir. Bu durum, Bursa’nın hemen hemen her döneminde görülür. Rum, Ermeni ve Yahudilerin de, ayrı ayrı kilise ve sinegog cemaatları olarak ayrıldığı görülmektedir.

Bursa'daki mescit ve tekkeler,  sadece namaz kılınıp ibadet edilen mekânlar olmayıp  aynı zamanda mahallenin bir meclis binası idi. Örneğin Yeşil Camii’nin, XIV. yüzyılda  bir Hükümet Binası olarak da kullanıldığı bilinmektedir. Özellikle akşam ve yatsı namazında bir araya gelen mahalle cemaatinin lideri, mahalle imamı veya papazı idi. Rum, Ermeni ve Yahudi cemaatlerinin liderleri de papaz veya haham idi. Mahallelerde; imam, öğretmen, avarız mütevellisi, kethüda (ileri gelenleri), şeyh, esnaf ve tüccarların ileri gelenlerinden oluşan bugünkü ihtiyar heyetini andıran bir mahalle meclisinin de bulunduğu, kadı sicillerinden anlaşılıyor.

Bursa'da yapılan konutlar ve mahalle düzeni bu gelişmelere uygun olarak yapılmaktaydı. Mahalle merkezinde bulunan mescit veya kilisenin etrafında birçok çıkmaz sokak bulunurdu. Çıkmaz sokaklar mescide doğru açılırdı. Bu mahalleden diğer mahallelere ve dolayısıyla kent merkezine "Uluyol" denilen bir tek yoldan gidilmekteydi. Böylelikle mahalleye gelen giden daha rahat gözlenebilecek, olası asayiş olayları önlenebilecektir. Mahalleler öylesine birbirinden ayrılmıştır ki, bunların ayrı birer kapılarının bile bulunduğu, kadı sicillerinden anlaşılıyor. 1558 yılında çıkarılan bir fermanda, çıkan olaylar nedeniyle, kaldırılmış olan mahalle kapılarının yeniden yapılmasına karar verilmiştir. (B.K.S., A.67/73, s.30;  Kepecioğlu, III. 164) 1577 yılında da bir mühimme kaydında mahalle veya sokakların uygun yerlerine kapıların yapılıp, her kapıya nöbetçi dikilmesi istenmiştir.(31)

Mahalleliler, mahallelerinin güvenliği ile de sorumluydular. Bu sorumluluk, mahalleleri kentteki diğer mahallelerden koparan, sanki onlardan farklı bir mekân gibi bir yapı düzeninin geliştirilmesine neden olmuştur. Her mahalle ayrı bir birim olarak, diğer mahallelerden bağımsız bir düzende, yapılmıştır. Bu nedenle, mahalledeki bir evin çok yakınındaki diğer bir eve, yüzlerce metre yol alarak ulaşmak zorunda kalınırdı.

Raif Kaplanoğlu