USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Bursa hamam ve kaplıcaları

Bursa kaplıcalar açısından çok zengindir. Özellikle Yalova ve Bursa kaplıcaları ünlüdür.

12-02-2016

Bizanslı Etien, bundan ayrıntılı olarak söz eder. Eski Kaplıca’nın temellerinin de Bizans devrinden kaldığı söylenebilir. Hatta Roma devrine kadar inebilir. Bursa’nın kaplıcaları konusunda paralarda ve literatürde bilgi vardır.

Bursa kaplıcalarıyla ilgili en erken bilgi, 82 yılında Dion’un konuşmalarında bilgi vardır. Dion bir konuşmasında Kaplıcalar civarında atölyeler bulunduğu söyler. Dion Chrysostomos bu hamamları satın almış. (Corsten 1993; s.65; 4 nolu yazıtta da kaplıca figürü bulunmaktadır.) Paralarda da bazı bilgiler yer alır. Prusa’da basılan bir parada bir binadan su akar. Yanda da iki kadın vardır. Bu kadınlar da iki sürahiden su dökmektedir. L. Lobert’e göre paradaki figürlerde kaplıcalar anlatılmak istenmektedir. Kadınlar da su perileridir. (Hellenica II, 94 ff. İle Taf 1 J. Benedum, Gesnerus 35, 1978, 26/7) Apollania veya Orhaneli civarında da bir kaplıca olduğu bir yazıttan anlaşılıyor. (Agk, yazıt 76) Bursa hamamları, Türklerden önce Romalılar döneminde yapıldığını, yazılı belgelerden öğreniyoruz. Aslında Türklerce kullanılan hamamlar da bize Romalılardan gelmişti.

Roma döneminde, 112 yılında vali Plinius'un İmparator Trianus'a yazdığı birçok mektup, Bursa'da yapılmakta olan bir hamama ilişkindi. Mektuplardan bugün Kavaklı civarında olduğu anlaşılan Bursa’nın bilinen en eski hamamı için imparator birçok vakıf malı ayırıyor. Mektupta vali imparatora şunları yazıyor:

"Bursalıların eski bir hamamı vardır. O da kötü bir durumdadır. İzniniz olursa bu hamamı yeniden yapmak istiyorlar. Bu hamamın yapımı, kentin güzelleşmesi ve saltanatın görkemi anlamına gelir."

Nitekim Bursa Hamamı’nın, senato binası, saray, kütüphane ve tapınağın bulunduğu kent merkezinde olması, hamam kültürünün önemini göstermesi açısından çok önemlidir. Genellikle dikdörtgen bir plan üzerine üç bölümden oluşan bu hamamların girişinde "soğukluk" denilen bir bölüm bulunur. Genişçe olan bu bölümün üzeri tuğla kubbe ile örtülü bulunup burada soyunma odaları yer alır. Buradan ılıklığa geçilir. Ilıklık çoğunlukla dar ve küçük bir alandır. Asıl yıkanılan mekân olan sıcaklığın üzeri de tuğla kubbe ile örtülüdür. Sıcaklık bölümünün ortasında çoğu yerde "göbektaşı" denilen bir seki bulunur. Bu göbek taşının çevresinde de eyvan şeklinde veya oda şeklinde halvet odaları yer alır. Yapının dışında ise su depoları ile kazan yeri bulunur. Duvarların içinden de cehennem boruları denilen ve içlerinde sıcak hava geçen borular yer alır.

Bursa'daki hamamların birçoğu çift hamamdır. Yani, hem erkeklere ait hamam, hem de kadınlara ait hamam yan yana yapılmıştır. Çekirgede yapılan kaplıcaların planları da hamamlarınkinden pek farklı değildir. Sadece, kaplıcaların çoğunda, sıcak sulu havuzlar vardır.

Bursa’da sultanların veya ünlü komutanların kurduğu tüm külliyelerde mutlaka birer hamam da bulunur. Evliya Çelebi’ye göre 17. yüzyılda Bursa’da üç bin kadar saray hamamı vardır. Elbette bu bir abartı. 1840’lı yıllarda, uzun yıllar Bursa’daki hamamlar üzerine araştırma yapmış Dr. Bernard ise şunları yazıyor; “Bursa ve civarındaki hamamların, küçük-büyük ev hamamların üç bin kadar olduğu söylenir. Bu sayı olasılıkla abartıdır. Ancak Doğulu’lar hamamı sever.”

1880’li yıllarda Bursa’ya gelen Mari De Lone’ye göre Bursa'da 27 hamam vardır. 1890’lı yıllarda Mehmet Ziya ve 1905 yılında gelen Hasan Taib’e göre de Bursa’da sadece 26 hamam vardır. Sanırım bu sayı, o tarihte faal olan hamam sayısıdır. Nitekim 1927 yılında Bursa'da 50 hamam vardı. Günümüzde ise 37 tarihsel hamam ayakta kalmıştır. Tabi bunlar sadece merkezdeki sayıdır. Yaptığım araştırmada, Bursa’nın eski köylerinin neredeyse tümünde hamam bulunduğunu belirledim. Bazılarında ise ikişer hamam vardır. Köylerdeki tarihi hamam kalıntılarının 100’ü aştığını rahatlıkla söyleyebilirim.

1893 yılında Bursa’ya gelen Max Müller bir hamamı şöyle anlatır: “Biz, 350 yıl önce Kanuni Sultan Süleyman devrinde yapılmış olan hamamların en ünlüsünü ziyaret ettik. Beyler erkekler bölümüne girdi, beni de kadınlar tarafına götürdüler. Tüm hamam son derece nefis desenli, parlak renkli çinilerle kaplanmıştı. Dış odalarda hamamdan sonra, güzel Türk hanımları muhteşem sırma işlemeli, son derece nefis renkli ipekliler içinde sedirlere oturmuş, kahve ve sigaralarını içerek konuşuyor ve dinleniyorlardı. Tabii burada yüzleri açıktı. İkinci bir odada ise, sudan yeni çıkmış hanımlar, henüz giyinmemiş bir durumda, yarı uykuda uzanmış yatıyor. Hamamın iç kısmı o kadar sıcaktı ki, ancak bir dakika durabildim. Yüksek bir kubbe altındaki kocaman havuzda iri, kara gözlerinin büyük bir çelişki oluşturduğu göz kamaştırıcı beyaz tenli kadınlar, çevresine sular saçarak çırpınıyorlardı.”

E. C. A. Schneider adlı misyoner bir kadın, 1845 yılında yayınlanan kitabında, Bursa’daki hamam kültürü konusunda şunları yazıyor:

“Amerika’da eğer kadınlar bir öğleden sonrasını beraber geçirmek isterse, içlerinden birinin evinde toplanırlar, yada davetlidirler. Burada ise koruluk gibi gölgeli, devamlı buharlı, halk hamamlarına giderler.  Yemeklerini de burada, beraberce getirip yerler. Onlara göre bu, dünyadaki en iyi mutluluktur...”

1864 yılında Georges Perrot de, Bursa hamamlarının evdeki banyodan farklı yüzünü anlatır:

“Giriş salonu, hamama girenlerin oturması için tümüyle çarşaf örtülü, yastıklı sedirlerle çevrilidir. Bazen yüzlerce kişinin bulunduğu bu salondaki sessizlik görülecek şeydir. Hamama girenler, Doğu'nun halka açık tüm yerlerinde olduğu gibi burada da kahveciyi görürler. Girişteki salonda, konuklara kahve ve çubuk verilir. Dışarıya çıkıldığı zaman ise, müşteriye -tuvaletini tamamlaması için- sedef kakmalı bir el aynası getirilir. Müşteri, hamamcılara vereceği ufak bir bahşişi aynanın üzerine bırakır. Çünkü bu gelenek, hamamlardan ücretsiz yararlanmamak içindir.”

Raif Kaplanoğlu